Böyle bir müze kurmak istediğimi söylediğim zaman müzecilik çok maliyetli bir iş, kar elde edemezsin, seni ekonomik olarak tatmin etmez gibi uyarılarda bulundular. Ama onlara kulağımı tıkadım, işinizi sevgi ve aşk ile gönlünüzü koyarak yaparsanız para zaten geliyor.
Zehra Sema Demir, kültürümüze sahip çıkma ve onu gelecek kuşağa aktarma tutkusuyla Yaşayan Müze projesini gerçekleştiriyor.
Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü öğrencisiyken kültürel çalışmalar üzerine aldığı eğitim sırasında müzelere ilgi duyuyor. Bu dönemde, insanın kendi kültür değerlerini tanımasının, sevmesinin önemini anladığını söylüyor. İnsanların birlik ve beraberlik içinde yaşayabilmeleri için yaşadığı toplumun kültürünü, sanatını, tarihini bilmesi gerektiğini düşünüyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir lisede Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapmaya başlıyor.
Bu dönemde Avrupa’da klasik müzeciliğin yanı sıra yerel kültürü tanıtmaya yönelik vitrin ve etiketlere bağlı kalınmadan yapılan müzecilik çalışmalarının varlığından haberdar oluyor. Kurulduğu ülkenin başta mimarî çeşitliliğinin ve endüstri öncesi gündelik ve törensel hayatının gösterildiği bu müzelerde klasik müzelerden farklı sergileme teknikleri kullanılıyor. Bu tür bir müzenin Türk ziyaretçisini kendine çekmede daha başarılı olacağını düşünüyor ve Türkiye’de böyle bir müze yaratmak istiyor.
"Yaşayan Müzenin en önemli misyonu kültürel mirasımızı özüne sadık kalarak ve dünya müzecilik ilkelerini de içselleştirerek sergilemek ve tanıtmaktır."
Zehra Sema Demir Bilkent Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışırken Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Halk Edebiyatı kürsüsünde doktora programına girmeye hak kazanıyor.
Aynı dönem Yaşayan Müze projesini kabul ettirecek bir kurum ararken 1999 yılında Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile yaptığı görüşme çok olumlu geçiyor ama uzun bir süre geri dönüş alamıyor. 2006 yılında Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan projenin kabul edildiğine dair haber alıyor.
"Yaşayan Müze projesi için hazırlıklar yaparken aynı zamanda Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışıyordum, dersim biter bitmez Ankara’dan Beypazarı’na gidiyordum. Bir çocuk annesi, öğretmen, doktora öğrencisi ve müze kurmaya çalışan bir kadındım. Oldukça yorucu, meşakkatli ve bir o kadar da keyif verici, heyecanlı bir süreçti."
Bilkent Üniversitesindeki işine müzecilik sebebiyle son veriyor ve artık Yaşayan Müzenin kurucusu, müdürü, küratörü, müze yorumcusu, rehberi ve hatta temizlik görevlisi oluyor.
Yaşayan Müze, 23 Nisan 2007 tarihinde "Geleneksel Çocuk Oyunları ve Oyuncakları" temalı bir etkinlikle ziyaretçileriyle buluşuyor ve müzecilik tarihinin içindeki yerini alıyor. Müze kurulduktan iki yıl sonra tam zamanlı ve sigortalı 5 çalışanı oluyor. Yaşayan Müze, bugün Anadolu’nun en çok ziyaret edilen müzelerinden biri haline geliyor. Yaşayan Müzenin bu azimli çalışması, kısa sürede aralarında JCI’nın da bulunduğu iki önemli kuruluşun ödülüne layık görülüyor.
"Yaşayan Müze tıpkı düşlerimdeki gibi ziyaretçisinin çok sevdiği, birçok şey öğrendiği ve eğlendiği bir müze oldu. Yedi yaşındaki ziyaretçimizin de yetmiş yedi yaşındaki ziyaretçimizin de aynı ilgi ile karşılandı."
Beypazarı’nda Sultan Alaaddin adına yaptırılan bir hamamın işletilmesi ile ilgili sorunlar nedeniyle kapatılması Zehra Sema Demir’i harekete geçiriyor ve bu kültürel mirası kurtarabilmek için hamamın sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü ile görüşmeye gidiyor. Görüşme sonucu hamamı kiralamaya karar veriyor.
Yaşayan Müzeden elde edilen gelir hamam müzesinin restorasyonu, koleksiyon edinimi ve onların sergilenmesi için kullanılıyor. Ankara Kalkınma Ajansı "2011 Yılı Turizm Potansiyelinin Harekete Geçirilmesi Malî Destek Programı" ile maddi destek sağlanıyor.
"Kiralayabileceğimi öğrenir öğrenmez kira sözleşmesini imzaladım. Henüz burayı nasıl restore ettireceğimi bilmiyordum. Önceleri hamamın gerçek işlevine uygun bir biçimde hamam olarak çalışması gerektiğini düşünüyordum. Ama bu kesinlikle bilmediğim bir işti. Ben müzeciydim, o zaman hamamın otantikliğine, geleneksel dokusuna zarar vermeden hamamı müzeye dönüştürebilirdim."
Türk Hamam Müzesi, 12 Haziran 2012 tarihinde halka kapılarını açıyor ve koleksiyonu, sergileme yöntemleri ve uygulamaları ile seçkin bir müze oluyor.
Türkiye’nin zengin kültürel mirasının sergilenebileceği büyük bir müze kurulması hayaliyle ve Beypazarı’ndaki turizmi canlandırma amacıyla "Anadolu Açık Hava Müzesi" isimli yeni bir projeye adım atıyor.
Kuruculuğunu üstlendiği Anadolu Değerleri Derneği’nin ileride bir vakfa dönüşmesini ve Türk kültür değerleri ile ilgili yapılacak araştırma, inceleme ve belgeleme gibi çalışmalara destek olmasını hedefliyor.